9 Ekim 2011 Pazar

Toplumsal cinnete doğru

Son zamanlarda artan kadın cinayetleri, bu olayların gazete manşetlerinde, iddia edildiği üzere konuya dikkat çekmek üzere sansürsüz fotoğraflarla topluma iletilmesi epey gündem konusu haline geldi.


İnsana dair her tür olay psikolojiyle bağlantılandırılabilir. Bireyin, ailenin, toplumun güdülenmesi bazı psikolojik kurallara bağlı. Bir insan zihin haritasında nasıl benzer yoldan ilerlediğinde benzer sonuçları alıyorsa, toplumsal olaylarda da benzer yollar benzer sonuçlara varıyor. Bu yollar ne kadar yanlış ve ne kadar derinse, maalesef sonuçlar da o kadar acı verici oluyor.


İnsana sunulan her tür görsel bilgi reklamcıların kullandığı şekilde, insanın o bilgiyi almasını ve içselleştirmesini sağlar.


Buyology kitabının yazarı Martin Lindstrom, yıllarca yapılan nörolojik araştırmaların sonucunda, büyük markaların neden tüketiciler tarafından seçildiğini anlamaya yönelik çıkarımlar yapmış, bilinçaltının reklam olarak sunulan görsel öğelerle duygu bağı kurarak, markayı içselleştirdiğini anlatmış. Bir örnekle, sigara paketlerinin üzerindeki resimler de dahil olmak üzere her tür tersine sloganın, tüketiciyi uzaklaştırmaktan çok, sigaranın tehditlerini doğallaştırmaya yaradığını ve sigara tüketicilerinin ekmeğine yağ sürdüğünü belirtmiş.


İknanın psikolojisi kitabının yazarı sosyal psikolog, Robert Cialdini ise, toplumsal kanıt ilkesini öne sürerek, bir insanın diğerleri tarafından yapılan şeyleri kendisine referans aldığını ve davranışlarını buna göre belirlediğini söylemiş. Bir örnekle, iki restorandan birini yemek yemek için tercih edecekseniz, otomatik olarak daha kalabalık olanı tercih edersiniz.


Yine aynı kitapta, kendimize benzettiğimiz insanların davranışlarını da bilinçaltımızda model aldığımız belirtilmiş. bana benziyorsa ben de yaparım ilkesiyle, insanların kendilerine psikolojik olarak yakınlık duydukları insanların davranışlarını model aldığı çok ilginç bir araştırmayla tespit edilmiş. A.B.D 'de ilk sayfada yayınlanan bir intihar haberinin ardından o bölgede iki ay içinde normalden fazla intihar vakasına rastlanmış. Ek olarak, gazetelerde verilen kaza ve cinayetlerle ilgili olayların, bölgesel kaza ve cinayet olaylarını arttırdığı, bu tür haberlere yer vermeyen gazetelerin olduğu bölgelerde ise vakalarda artışa rastlanmadığı gözlenmiş.


Şimdi aşağıdaki resme bakalım.


http://www.milliyet.com.tr/...50yil/default.asp?id=14


Bu fotoğraf, 1968 yılında bir Vietkong'lunun öldürülmesini ele alan "ödüllü" bir fotoğraf. Son 50 yılın en iyileri içinde de yerini alıyor. Bu fotoğrafa bir saat sonra bir daha bakın, adamın yüzünde gördüğünüz korku ve çaresizliği içselleştirdiğinizi farkedeceksiniz. eğer hala geçmediyse, siz de aşırı hassas bir insansınız geçmiş olsun, ömrünüzü her tür gazete haberi, resim ve filmlerden kaçarak geçiriyorsunuz demektir. Neyseki yalnız değilsiniz, merak etmeyin. Eğer etkisi biraz olsun geçtiyse, o zaman aşırı hassas olmayan insana ait doğal süreci yaşıyorsunuz ve görsel öğrenmeyle konuyu içselleştiriyorsunuz.


Bir arkadaşımın arkadaşı Somali'ye fotoğraf çekmeye gitmiş, dönüşte neler gördün diye sormuşlar. hep o fotoğraflarda gördüğümüz karnı şişik, başında sinekli çocuklar vardı işte demiş, geçmiş.


Şimdi bu bilgiler ışığında, hem bu tür manşetler, hem şiddet içeren her türlü film, porno, resim sizce insan beyninde nasıl çalışıyor olabilir? Herkese tavsiyem, en azından gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini okurken dikkatli olmaları.


Sevgili medyaya tavsiyem şu olur;  bir haber yaparken bilgi edinin. Bir cana dikkat çekerken, başka canları yakabilirsiniz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder