10 Eylül 2011 Cumartesi

Başka Zamanın Çocukları

Başka zamanın çocukları, üniversite yıllarında, ileride yazacağım kitabın ismi olarak belirmişti kafamda. O yıllarda tanıştığım, halen bir kısmı en yakın halkamda bulunan birçok insanın hayatını yazmak istediğim için bu ismi seçmiştim. Ingvar Ambjornsen'in Beyaz Zenciler kitabının başucu kitabım oldugu zamanlardı bunlar. Kitabı bilmeyenler için, 1968 kuşağının beat kuşağı hippi yaşamından kesitlerle, sisteme tutunmayı seçmeyenlerin yaşamini anlatan, bol sorgulama içeren ve derinliğiyle birçok insanın içini yansıtan bir kitaptir Beyaz Zenciler. Aklım düsünmeye erdiğinden beri, olan biten herseyi sorgulamayi seçmis bendenize fazlasıyla hitap eden bir kitap olmuştur hep.

Sonra ikinci başucu kitabım, Kurtlarla Koşan Kadinlar oldu. Jung psikolojisiyle, dünya masallarını harmanlayarak, kadının dünyadaki serüveninin anlaşılmasını sağlayan Clarissa Estes adında bir psikanalist tarafından kaleme alınmış, bence her kadının mutlaka okuması gereken bir şaheser. Öyle bir kitap ki, hayatınızda yaşadığınız deneyimlerden sonra mutlaka bilinçaltınızdan bir yerlerden, yazarın verdiği hikaye ve mesajlar beyninizde çınlamaya başlıyor.

Bu kadar kitap reklamından sonra, benden bahsedecek olursam, birkaç yıldır sözlüklerde yazıyor olmanın da etkisiyle, blog açmayı vakit ayıramayacağım endişesiyle ertelemişken, bu aralar ertelediğim herşeyi yapma kararıyla, bir blog açma vaktinin de geldiğini farkettim. Böylece Başka Zamanın Çocukları ortaya çıktı. Kırk yıl öncesinin çiçek çocuk ruhu sanki bana el vermiş gibi, insanları, hayvanları, dünyayı ve paylaşmayı hep sevdim. Bunun hakkını da yerine getirmeye çalıştım. Ne de olsa sevmek kelimesi sadece lafta kalınca, tüm anlamını boşluğa bırakıyor. Dans etmek, hayatım boyunca tutkum oldu. Yazmak beynin kendini ifadesiyse, dans etmek de ruhun kendini ifadesi oldu benim için. Yaşadıklarımdan en çok ne öğrendim derseniz, şu dünyada insanın kendi ruhuna yakın insanlarla paylaştığı güzel anlardan, anladığını ve anlaşıldığını hissetmekten, sevgiyle sarılmaktan ve tabi ki edebiyat ve sanattan daha ötesi yok şu dünyada. Bu benim hayat algım. Ne de olsa herkes sistem tarafindan kendisine sunulanı gerçek sansa da, aslında herşey epey göreceli.

Bu blogda herşey yer alabilir, konsept sınırlaması yapmak istemiyorum. Kavramlar üzerine denemeler yazmayı sevdiğim için, muhtemelen en çok denemeler yazacağım, Hakkımdaki bilgiler, hayata ve olaylara dair algım, deneyimlerim zamanla gün ışığına çıkacak. Bakalım başka neler olacak, deneyimleyip göreceğim, hayatta herşeyde olduğu gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder